Bu bölümde vergi analizi konusu ele alınacaktır. Bu bağlamda vergi yükü ve türleri toplam,
bireysel, net ve gerçek vergi yükü tanımlamalarıyla açıklanacaktır. Vergi yüküne ilişkin
açıklamaların ardından, vergi baskısı konusu üzerinde durulacaktır. Bu kısımda, vergiden
kaçınma ve vergi kaçakçılığı, vergi baskısının giderilmesi ve verginin yansıtılması konularına
değinilecektir. Verginin yansıtılması detaylı olarak ele alınacak olup, yansıma türleri ve vergi
yansımasını etkileyen faktörler ortaya konulacaktır. Bölüm vergi ile ilgili diğer kavramların
tanımlanmasıyla sonlandırılacaktır.
8.1. Vergi Yükü ve Türleri
Verginin ödenmesi, mikro açıdan gerçek ve tüzel kişilerin gelirlerinin, makro açıdan ise
toplum gelirlerinin özel kesimden kamu kesimine aktarılması anlamına gelir. Gerek gerçek
kişilerin, gerekse tüzel kişilerin üzerlerine düşen vergi borcu, her zaman mükelleflerin
şimdiki veya gelecekteki harcanabilir gelirlerinde bir azalmaya yol açacaktır. Verginin
ödenmesi bu nedenle mükellefler üzerinde ölçülemeyen (subjektif) veya ölçülebilen
(objektif) bir yük yaratır. İşte mükelleflerin hissettiği ancak etkisi ölçülemeyen bu yük vergi
baskısıdır ve subjektif vergi yükü olarak tanımlanır. İktisadi bir olayın yol açtığı psikolojik bir
baskıdır. Bu baskının mükellef tarafından nasıl ve ne ölçüde hissedildiği vergiyi ödeyenin
psikolojik yapısına bağlıdır.
Subjektif vergi yükü, aynı gelir düzeyindeki bazı mükellefleri daha fazla etkilerken bazılarını
daha az şiddette etkileyebilecektir. (Objektif vergi yükü) Gerçek vergi yükü ise bir takım
hesaplamalar sonucu bulunan bir orandır. Mükellefin ödediği vergi ile geliri arasındaki
oransal ilişkiyi esas aldığından teorik olarak hesaplanmaya daha uygundur. Hesaplamalarda
bazı güçlükler olur. Birinci tanıma göre vergi yükü, belli bir dönemde devlete veya diğer
kamu tüzel kişilerine yapılan ödemelerle, bu ödemeleri yapan mükelleflerin aynı dönemde
elde ettikleri gelirler arasındaki niceliksel ilişkidir. İkinci tanıma göre vergi yükü, ödenen
vergi ve vergi ödeme gücünün bir işlevidir. Vergi yükü, ödenen vergi ile doğru orantılı
olmakta vergi miktarı attıkça vergi yükü de artmakta; ödeme gücü ile tersine orantılı
olmakta ve ödeme gücü arttıkça vergi yükü azalmaktadır. Günümüzde vergi yükü
hesaplarına vergilerin kamu harcamaları ile ilişkisinin kurulması, vergilemenin
gerekçelerinin ortaya konulması, uygulanacak olan vergi politikalarının saptanması ve
uluslar arası kuruluşlara yapılacak parasal katkıların belirlenmesi amacıyla
başvurulmaktadır.
8.1.1. Toplam Vergi Yükü
Bir ekonomide ödenen vergilerin, ekonomi üzerinde oluşturduğu yüke toplam vergi yükü
denilir.
Toplam Vergi Yükü = Ödenen vergiler/Toplumun geliri
Bu formülde paydada yer alan toplumun geliri için gayri safi milli hasıla, safi milli hasıla veya
milli gelir kavramlarından biri kullanılabilir. Payda yer alan ödenen vergiler araştırmanın
özelliğine göre Sosyal Sigorta Ödentileri dahil tüm vergileri içerebileceği geniş anlamda
ödenen vergileri içerebilir.
8.1.2. Bireysel Vergi Yükü
Bireysel vergi yükü objektif ve sübjektif vergi yükü olarak ikiye ayrılmaktadır. Vergi baskısı
olarak tanımladığımız sübjektif vergi yükü bireylerin vergi ödemeleri sonucu takındıkları
psikolojik tavırlar olup bunun ölçülmesi mümkün değildir. Çünkü kişilerin vergiye ilişkin
fedakarlık düşüncelerinin ve refah kaybına ilişkin değer yargılarının matematiksel olarak
belirlemek imkansızdır. Objektif bireysel vergi yükünü ise ölçmek mümkündür. Bireylerin
belli bir dönemde ödemek zorunda oldukları tüm vergilerin ve vergi benzeri ödentilerin elde
ettikleri gelire oranlanması sonucu bulunur.
Bireysel Vergi Yükü = Bireyin ödediği tüm vergiler/Bireyin geliri
Her birey bir takvim yılında ödediği toplam vergileri aynı dönemde elde ettiği gelire bölmek
suretiyle kendi vergi yükünü hesaplayabilir.
8.1.3. Net Vergi Yükü
Toplam vergi yükü brüt bir kavramdır. Çünkü, vergi yükünün hesaplanmasında sadece
ödenen vergiler dikkate alınmış fakat bunun karşılığında devletin sağladığı hizmetlerden
elde edilen faydalar göz önünde bulundurulmamıştır. Her ne kadar mükellefler vergiyi
karşılıksız olarak ödeseler de, devletin bu vergiler aracılığı ile gerçekleştirdiği hizmetlerden
yararlanırlar. Şayet devlet olmasaydı ve mükellefler vergi ödemeseydi bireyler ve tüzel
kişiler devletin sunduğu hizmetleri kendileri harcama yaparak gerçekleştirmek zorunda
kalacaklardı. Öyleyse, mükelleflerin net vergi yükünü hesaplayabilmek için, ödenen
vergilerden devletin vergilerle finanse ettiği hizmetlerden sağlanan faydanın çıkarılması
gerekir.
Net Vergi Yükü = Ödenen Tüm Vergiler- Kamu Hizmetlerinden Sağlanan Yarar/ Gelir
Ancak burada kamu hizmetlerinden sağlanan yararın ölçülmesi zordur. Belki yarı kamusal
ve özel mallardan sağlanan fayda belli bir ölçüde hesaplanabilse de toplumsal mal ve
hizmetlerden sağlanan faydanın ölçülmesi mümkün değildir.
8.1.4. Gerçek Vergi Yükü
Gerçek vergi yükü, net vergi yükü kavramının bireyler üzerine yansıyan ve bireylerin yansıttıkları vergilerin de dikkate alınması sonucu genişletilmesi ile ortaya çıkan bir
kavramdır.
Gerçek Vergi Yükü = (Ödenen Vergiler + Yansıyan Vergiler) – Hizmetlerden Sağlanan Fayda +
Yansıtılan Vergiler) / Gelir
Ancak bu hesaplamada da kamu hizmetlerinden sağlanan yarar ile yansıyan ve yansıtılan
vergilerin hesaplanması son derece zordur. Bu nedenle uygulamada genellikle toplam ve
bireysel vergi yükü hesaplamaları kullanılır. Bunların dışında gelir grupları, meslek grupları
ve sektörler için vergi yükü hesapları kolaylıkla yapılabilir.
8.2. Vergi Baskısı
8.2.1. Vergiden Kaçınma ve Vergi Kaçakçılığı
Vergiden kaçınma, vergi yasalarına aykırı hareket etmeksizin bireylerin vergi
mükellefiyetinden kurtulması ve hazinenin vergi kaybına uğratılmasıdır.
Mükellefler kısa dönemde vergi yasalarında var olan boşluklardan yararlanarak veya uzun
dönemde baskı grupları veya lobi faaliyetleri ile vergi borcunu azaltıcı tedbirler alarak, yasal
yollarla, ödeyecekleri vergileri azaltabilirler. Dolayısıyla vergiden kaçınma, yasal yollarla
ödenecek verginin azaltılması olduğu için, yapılan işlemde bir vergi suçu da ortaya
çıkmayacaktır.
Mükellefler dört yolla vergiden kaçınabilirler. Bunlardan birincisi vergi kanunları iyice
araştırılarak, vergi kanunlarında mükelleflere tanınan vergi avantajları bulmaktır. İkinci yol
gelir aktarımıdır. Yüksek oranlarda vergi ödeyen mükellefler, düşük oranda vergi ödeyen
veya hiç vergi ödemeyen yakınlarına gelir aktarmak suretiyle ödeyecekleri vergileri
azaltabilirler. Üçüncü yol vergilerin ertelenmesidir. Bugünün bir lirası, gelecek yılın bir
lirasından daha değerli olacağı düşünülürse ki yüksek enflasyonun hakim olduğu
ekonomilerde her zaman böyledir, mükelleflerin bu yıl ödeyecekleri vergiyi ertesi yıllara
aktarabilmeleri kendilerine büyük vergi avantajları sağlayacaktır. Dördüncü yol vergi
arbitrajıdır. Vergi arbitrajı, herhangi bir riske girmeksizin, vergi kanunlarındaki boşluklardan
yararlanarak vergi avantajı sağlamaktır. Başka bir deyişle vergi arbitrajı, farklı vergi türleri
veya farklı vergi oranlarından yararlanarak vergi avantajı elde etmeyi ifade etmektedir.
Vergi kaçakçılığı yasal olmayan bir eylem olup vergi yasalarında yasaklanan bir faaliyettir.
Başka bir deyişle vergi kaçakçılığı, vergi yasalarının yapılmasını emrettiği fiilleri yapmamak
veya yapılmamasını emrettiği fiilleri yaparak vergi mükellefiyetinden kısmen veya tamamen
kurtulmak olarak tanımlanabilir. Ödenmesi gereken vergilerin yasal olmayan yollarla
azaltılması, vergi kaçakçılığıdır. Vergiden kaçınmanın bir cezası olmadığı halde vergi
kaçakçılığı yapan mükelleflere ağır para cezaları ve hapis cezaları verilmektedir.
8.2.2. Vergi Baskısının Giderilmesi
Vergi baskısının giderilmesi, mükelleflerin vergi yükünü azaltmak veya bu yükten tamamen
kurtulmak için vergi karşısında bireylerin aldığı ekonomik önlemler olarak tanımlanabilir.
Dikkat edilirse vergiden kaçınma ile verginin giderilmesi tanımları arasında bir benzerlik
görülecektir. Her iki eylemde de ödenecek verginin azaltılması söz konusudur. Ancak
vergiden kaçınmada bu eylem yasalar çerçevesinde gerçekleştirilirken, verginin
giderilmesinde ekonomik davranışlar ön plana çıkmaktadır.
Karar (Beyan) Etkisi: Vergi mükelleflerin satın alma güçlerini etkilediği gibi, aynı zamanda
bireylerin tüketim, tasarruf ve yatırım kararlarını da etkileyebilir. Buna karar etkisi veya
beyan etkisi denilmektedir. Mükellefler bu kararlarını değiştirmek suretiyle daha az vergi
ödeyebilirler.
Gelir Etkisi: Ödenen tüm vergiler bireylerin harcamalarını azaltır. Vergi nedeniyle
harcamaları azalan mükellefler ek işler bularak veya kendi işinde daha fazla çalışarak
verginin etkilerini gidermek yolunu seçebilirler. Bu tercih gelir etkisidir. Burada dikkat
edilmesi gereken konu bireylerin vergi nedeniyle azalan gelirlerini daha çok çalışarak
gidermeleridir. Yoksa bireylerin ürettiği veya sattığı mal ve hizmetlerin fiyatını arttırarak
gelirlerini yükseltmeleri gelir etkisi değildir.
İkame Etkisi: Bireyler çalışma saatleri dışında dinlenmek isterler. Bu isteğe boş zaman talebi
denir. Uygulanan, yeni konulan veya oranları arttırılan vergiler çalışma sonucu elde edilen
gelirler üzerinde önemli ölçüde etkili olursa, bireyler boş zaman taleplerini arttırabilirler.
Başka bir deyişle, imkanlar uygunsa, mükellefler daha az çalışarak gelir düzeylerini vergi
sonrası düzeye göre ayarlayacaklardır. Böylece verginin etkisini gidermiş olacaklardır. Buna
vergilerin ikame etkisi diyoruz.
8.2.3. Verginin Yansıtılması ve Türleri
Ekonomilerde en önemli sorun vergilerin gelir dağılımını nasıl etkilediğini saptamaktır. Bu
nedenle yapılan anketlerde bireylere her yıl kaç lira vergi ödedikleri sorulur. Ancak bu doğru
bir yaklaşım değildir. Çünkü, vergiyi ödeyen bireylerle vergiyi taşıyan bireyler her zaman
aynı kişiler olmayabilir. Örneğin bir şişe meşrubatın fiyatının 1 TL olduğunu ve devletin
meşrubat satışları üzerine 10 Kr vergi koyduğunu varsayalım. Devlet her bir şişe meşrubat
satıldığında 10 Kr vergi alacaktır. Burada vergiyi ödeyen meşrubat satıcısı gibi
görünmektedir. Satıcıların belirli bir süre sonra meşrubat satış fiyatını 1 TL 10 Kr
yükselttiğini varsayalım. Satıcı yine aynı geliri elde ederken bu kez vergiyi tüketiciler ödemiş
olacaklardır. Çünkü satıcı yüksek fiyat içinde ödeyeceği vergiyi tüketicilerden tahsil etmiştir.
Diğer bir örnekte diyelim ki piyasadaki rekabet nedeniyle satıcılar fiyatı 1 TL 10 Kr yerine 1
TL 5 Kr olarak belirlesinler. Bu durumda verginin yarısı satıcılar, yarısı da tüketiciler üzerinde
kalmıştır. İşte bu örneklerde görüldüğü gibi vergiyi ödeyen birey gerçekten onun yükünü
taşımıyorsa vergiler yansıyor demektir.
Vergi yansıması vergi yükünün piyasa koşullarına bağlı olarak kısmen veya tamamen
başkalarına aktarılması işlemidir. Bütün mükellefler satın alma gücünü azaltan vergileri piyasa mekanizmasının arz, talep ve fiyatlandırma süreci gibi araçlarından yararlanarak
başkalarına aktarmak isterler. Bu girişimin sonucunda her zaman herkesin başarılı olduğu
düşünülmemelidir. Vergilerin yansıtılması vergilerin türüne, piyasa yapısına, piyasa
koşullarına ve hukuki düzenlemelere bağlıdır. Bununla birlikte vergilerin yansıması şu süreç
içinde gerçekleşir:
Verginin ödenmesi: Vergi yansımasından söz edebilmek için her şeyden önce bir verginin
ödenmiş olması gerekir.
Vurgu: Verginin ödenmesi sonucu parasal mükellefiyet altında olan bireyin vergi karşısında
göstermiş olduğu ilk olumsuz psikolojik tepkidir. Çünkü bireyin satın alma gücü vergi
nedeniyle azalmıştır. İşte bu psikolojik baskı sonucu birey ödemiş olduğu vergiyi başkalarına
aktarma yollarını arayacaktır. Ancak y ine bu bireylerin ödemiş oldukları verginin tamamını,
her zaman başkalarına aktaramayacaklarını bilmek gerekir.
Aktarma: Aktarma, vurgudan sonra ödenen veya aktarılan vergi yükünün bir başkasına
geçirilmesi olayıdır. Aktarma süreci tamamen ekonomik bir olaydır. Çünkü bu aşamada arz,
talep ve fiyatlar ile verginin türü, piyasa yapısı önem taşımaktadır. Eğer piyasa yapısı uygun
ise verginin aktarılması kolaylaşacaktır.
Yerleşme: Verginin artık aktarılamayarak son bir mükellef üzerinde kalmasıdır. Üzerine
vergi aktarılan birey de vergiyi ödediği zaman verginin vurgusunu hissedecek ve vergiyi
aktarmak isteyecektir. Bu noktada birey aktarma sürecine geçemiyorsa vergi kendi üzerine
yerleşecek ve yansıma olayı tamamlanacaktır. Eğer birey aktarma sürecine geçebiliyorsa
yansıma devam edecektir. Buna vergi yayılması denmektedir.
Şimdi başka bir örnek vererek vergi yansıması aşamalarını görmeye çalışalım:
Diyelim ki, bir otomobil ithalatçısı 10.000 TL alış fiyatı olan bir otomobil için 4.000 TL gümrük
vergisi ve diğer vergileri ödesin. İthalatçı vergiyi ödediği zaman verginin vurgusunu
hissedecek ve satın alma gücü vergi oranında azalacaktır. İthalatçı bu otomobili 14.000 TL
satana kadar vergi kendi üzerinde kalacaktır. Eğer otomobili 14.000 TL satarsa vergiyi
aktaracak ve vergi yeni otomobil alacısı üzerine yerleşecektir. Eğer otomobili 13.000 TL
satarsa verginin bir kısmı satıcının üzerinde kalacak bir kısmını ise tüketiciye aktarmış
olacaktır. Bu kez aktarılan vergi alıcı üzerine yerleşecektir. Verginin vurgusunu hisseden alıcı
otomobili belli bir süre kullandıktan sonra otomobili uygun bir fiyatla bir başkasına satarsa
ödediği verginin bir kısmını veya tamamını aktarma imkanına kavuşacaktır. Bu kez vergi son
alıcı üzerine yerleşmiş olacaktır.
8.2.3.1. Yansıma Türleri
Ödenen bir verginin yansıtılabilmesinin piyasa koşullarına, arz ve talebe ve fiyat sürecine
bağlı olduğunu öğrenmiş bulunuyoruz. Ödenen vergiler değişik biçimlerde yansıtılabilir.
8.2.3.1.1. Kanuni Yansıma ve Ekonomik Yansıma
Kanuni yansıma, gerçekten verginin kimin tarafından ödeneceğini belirtir. Kanun koyucu
vergi yasalarını yürürlüğe koyarken yasal ödeyicisi tarafından yansıtılmasını veya
yansıtılmamasını öngörebilir. Kanun koyucu, vergi yasalarında gerçekten vergiyi tahsil ettiği
kişi dışında birisini veya birilerini vergilendirmek isteyebilir. Bu durum vergi kanunlarında
açık olarak belirlenmişse, vergiyi ödeyen kişi vergiyi yasalara dayanarak yansıtır. Örneğin
tekel maddelerinden alınan vergide durum böyledir. Tekel idaresi devlete ödediği vergiyi,
yasaya dayanarak, malın satış fiyatına ekleyerek tüketiciye yansıtır. Vergilerin ekonomik
yansıması ise, vergi nedeniyle özel reel gelir dağılımında meydana gelen değişmedir. Vergi
yasalarında kanun koyucu verginin yansıtılmasını öngörmüyorsa, ama vergiyi ödeyen kişi
vergiyi piyasa koşullarına bağlı olarak başkalarına yansıtıyorsa ekonomik yansımadan söz
edilir. Piyasa koşulları elverişli ise vergi yansıtılır, aksi halde ödeyenin üstünde kalır.
Verginin yansıtılması halinde doğal olarak gelir dağılımında değişiklikler görülecektir.
8.2.3.1.2. İleriye ve Geriye Yansıma
Yukarıda verdiğimiz meşrubat ve otomobil örneklerinde vergi, malın alış fiyatına eklenerek
satılmaktaydı. Eğer malın satış fiyatına eklenen vergi, bu mala olan talebini etkilemiyorsa
satış fiyatı arttırılarak vergi aktarılabilir. Buna verginin ileriye doğru yansıması diyoruz. Eğer
fiyat artışları talebi etkiyor ve bu nedenle fiyat arttırılamıyorsa vergi ithalatçı veya satıcı
üzerinde kalacaktır. Konuyu üreticiler açısından ele aldığımızda, eğer üreticiler mal ve
hizmetleri üretirken ödedikleri vergiyi ileriye doğru yansıtamıyorlarsa, girdi fiyatlarını
düşürmeye çalışarak vergi yükünden kurtulma imkanlarını araştırırlar. Eğer üreticiler
çalıştırdıkları işçilerin ücretlerini, aldıkları hammadde ve enerji fiyatlarını düşürebilirlerse
vergiyi geriye doğru yansıtabileceklerdir.
8.2.3.1.3. Sınırsız Yansıma ve Sınırlı Yansıma
Eğer vurgu süreci sonrası vergi aktarılabiliyorsa ve bu olay çok sayıda tekrarlanabiliyorsa,
buna sınırsız yansıma denir. Vergi, durgun bir suya atılan bir taşın neden olduğu daireler
gibi, ekonomi içinde yayılacak ve sonuçta etkisini kaybederek bir kişi veya grup üzerine
yerleşecektir. Sınırlı yansımada ise ödenen bir vergi belli bir kişi veya gurup üzerine yerleşir
ve bir daha aktarılamaz. Genellikle ücretler üzerinden ödenen vergide veya veraset
vergilerinde sınırlı yansımadan söz edilir.
8.2.3.1.4. Mutlak ve Diferansiyel Yansıma
Mutlak yansıma, belirli bir vergideki artışın diğer vergilerde veya devlet harcamalarında bir
değişiklik olmaması halinde gelir dağılımı üzerindeki etkisini incelemek için kullanılan bir
araçtır. Bu koşullarda vergi gelirlerindeki bu artış tabii ki kamu harcamalarında bir artışa yol
açabilecektir. Mutlak yansıma, makro ekonomik modellerde istikrar hedefine ulaşmak için
vergi seviyelerinde yapılan değişiklikleri hedef alan bir deyimdir. Diferansiyel yansıma ise,
kamu harcamaları değişmez kabul edildiğinde, herhangi bir verginin kaldırılıp yerine yeni bir
vergi konulması halinde gelir dağılımında meydana gelen etkilerdir.