Çok sık karşılaştığım iki tavır:
“1. Ben şair değilim, şiir yazmıyorum, şiirden anladığımı da iddia etmiyorum ama…şiir dediğin insanı alıp götürmeli, kelimelere dans ettirmeli …
2. Yazın Bodrum taraflarında (Kaz Dağları da olabilir -S.B.-) gittik, o kadar nefis bir yer, o kadar harika bir manzara vardı ki,sen olsaydın ne şiirler yazardın kim bilir…”
Hayır, öyle değil!
1. Şiir sevmek için şair olmanız gerekmez, şair olmamak sandığınız gibi çok yadırganacak bir durum değil. Zaten şair olmak delilik gerektiren zorlu bir süreç. Mesela genel müdür olmanızı imkansızlaştıran bir seçenek. Şair olmak bir seçenek de değil aslında, insanın olmamak için direttiği, ama kaçamadığı bir cehennem durumu. Mutlu, doğru dürüst bir hayatı olmak ve şiir de okuyabilmek en ideali bence. Bu nedenle şair olmadığınız için yakınmayın. Şiirden anlamadığınızı iddia etmeniz de inandırıcı değil. Anladığınız kadarından emin olmadığınız için, yapacağınız falsoyu görmezlikten gelmeme şimdiden önlem alıyorsunuz.
Bu nedenle doğal olmanızı öneririm. Çünkü hem şiirden anlamadığınızı öne sürüyorsunuz, hem de şiirin nasıl olması gerektiği konusunda iddialı yaklaşımlarda bulunuyorsunuz. Kendinizi güç duruma sokmanıza gerek yok. Bir kez, şiir niçin sizi alıp götürsün ki! Siz neredesiniz, nerede duruyorsunuz? Okuduğunuz şiirin alıp götürmesine uygun biri misiniz? Diyelim şiir sizi alıp götürdü, ya gittiğiniz yerde olmak sizi çok mutsuz ederse, bunu göze alabiliyor musunuz? Sonra, şiir kelimelerin dışında bir şey değil ki onlara dans ettirsin. Şiir kelimelerin ta kendisidir. Kelimelerin illa da dans etmesi gerekmez; üzgün olabilirler, küskün olabilirler, uzun bir yoldan çıkıp gelmiş ve ter içinde, soluk soluğa olabilirler, eski bir şeyden sessizce söz ediyor olabilirler. Siz kulağınızı sözcüklere yaslayıp dinleyin onları. bu yeterli. Kulağınız varsa tabi.
2. O güzelim manzaranın içinde ben olsam, ağaçlara dokunmak, böceklere bakmak, otların uğultusunu dinlemek, gece göğüne karışıp gitmek, patikalarda kaybolmak varken şiir yazmak gibi bir aptallığı yapmam. Hiç boşa zaman kaybetmem. Şu kendini araştırarak geçip giden kelebeği bir daha görebilecek miyim? Aşağıda, çamların ve kayaların arasından bir düş gibi görülen denizi bir daha görebilecek miyim? Kayaların arasındaki rüzgarın söylediği türküyü bir daha duyabilecek miyim? Emin değilim.
Böyle bir durumda şiir yazmak gibi bir enayiliği asla yapmam. Geçip giden yosun kokusunun peşine takılırım.Martıların ilerdeki uçurumun boşluğuna kendilerini nasıl bıraktıklarına ve masmavi boşlukta süzülmelerine şaşırırım.