ERKEN TEŞHİSİN ÖNEMİ: BİREYDEN TOPLUMA Doç. Dr. Şafak Nakajima

Machiavelli, ‘Hükümdar’ eserinde der ki: “Başlangıçta ince hastalığın tedavisi kolay, teşhisi zordur. Ama zaman ilerledikçe başlangıçta teşhisi ve tedavisi yapılmayan hastalığın teşhisi kolay, tedavisi zor olur. Aynı şey devlet işlerinde de söz konusudur. Devlet içinde doğacak sorunları zamanında tanımlayan biri için onların çözümü çabuk ve kolaydır. Ama sorunların ne olduğu kestirilemezse ve herkesin görebileceği kadar büyümesine izin verilirse, çözüm yolları ortadan kalkar.”

Bu söz, yalnızca devlet yönetiminde değil, bireyden topluma kadar uzanan pek çok sorunun özünü kavramak için bir rehber niteliğindedir. Peki, bugün Türkiye’de bu anlayışı ne kadar hayata geçirebiliyoruz? Sorunları zamanında teşhis edip çözebiliyor muyuz, yoksa herkesin görebileceği kadar büyümesine izin mi veriyoruz?
Son yıllarda ülkemizde derin bir ruhsal bunalım hâkim. Bir yanda ekonomik zorluklar, öte yanda toplumsal çatışmalar, bireylerin ve ailelerin hayatını kökünden sarsıyor. Gazete manşetlerinden sosyal medyaya kadar her yerde aynı haberler: Aile içi şiddet, akıl almaz yoksullaşma, barınma sorunu, gençlerin geleceksizlik kaygısı, yabancılaşma, intihar ve cinayet haberleri… Artık kimse “Ben bu haberleri duymadan günümü geçireyim” diyemiyor.

İstatistikler her şeyi anlatıyor: Ülkemizde antidepresan kullanım oranı son on yılda katlanarak artmış durumda. Bu, bireylerin yaşadığı derin mutsuzluğun bir göstergesi. Mutsuzluk ilaçlarla çözülebilir bir hastalık olmadığı gibi antidepresanlarla çözülemeyecek kadar büyük bir sorun var ortada: Toplumsal dayanışma ve güvenin kaybolması.
Sorunun tanımını yapmak artık kolay; tedavi etmek ise zor. Ama zor diye hareketsiz kalamayız. Öncelikle, bireylerin yaşadığı bu travmaların kökenine inmeliyiz. Eğitimden sağlığa, ekonomiden sosyal ilişkilere kadar her alanda “erken teşhis” mantığını devreye sokmalıyız.

Belki de en büyük sorun, hepimizin içinde büyüyen “geç kaldık” hissi. Oysa hiçbir şey için tam anlamıyla geç değil. Önemli olan, sorunların büyüklüğü karşısında pes etmemek ve toplumu yeniden inşa etmek için bireysel olarak da elimizden geleni yapmak. Her birey bir toplumu oluşturan yapı taşlarından biri. Eğer bireysel mutsuzluklarımızı ve öfkelerimizi fark eder, onları dönüştürmek için adımlar atarsak, bu zincirleme bir iyileşme yaratabilir.

Türkiye’nin bu “ince hastalığı” bir krizden çok, bir dönüşüm fırsatı olarak ele alınmalı. Çünkü unutmayalım: Hastalık ne kadar ilerlerse ilerlesin, iyileşme umudu her zaman vardır. Ancak bu umut, harekete geçilirse gerçeğe dönüşebilir.

İletişim:
www.safaknakajima.com
Tel: 0552 223 98 97

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir