THOMAS MORE, ÜTOPYA – AHİZADE VE NEFİ

Büyük düşünce ve devlet adamı İngiliz yazar Thomas More’nin (1487-1535) başına gelenler ile bizim Şeyhülislam Ahizade’nin başına gelenler arasında ne gibi bir benzerlik olabilir ki demeyin sakın. Thomas More’nin başına gelenler aslında bugün de hala tüm dünyada ününü koruyan Utopia adlı eserinin baş kahramanlarından bilge Raphael ile aynıydı. Yazar sanki başına gelecekleri yazmıştı eserinde.

İsterseniz önce Ütopya hakkında Can Yayınlarının kitap hakkında yazdığı tanıtım yazısına bir bakalım.

“Yazıldığı dönemden günümüze en etkileyici ve en çok okunan kitaplardan biri olmayı sürdüren Thomas More’un Ütopya’sı, insanların refah ve uyum içinde yaşadığı, özel mülkiyetin, şiddetin, dinî dayatmaların bulunmadığı bir adayı anlatırken toplumsal, ekonomik ve siyasal açıdan ideal bir topluma dair ipuçları sunuyor; dönemin yönetim anlayışını, insanı suça iten sistemi eleştiriyor.

Batı toplumlarının üzerinde yükseldiği ekonomik sisteme yönelik kapsamlı ve açık bir eleştiri getiren Ütopya her çağın insanına hitap eden bir eser.”

“Ütopya’nın en çarpıcı yönlerinden biri, onun çağdaşlığıdır. Açgözlülük, vicdansızlık ve yararsızlık bugün de 1516 yılındaki kadar fazla.” (İrlanda asıllı İngiliz akademisyen Terry Eagleton)

Eserin yayınlandığı tarihte (1516 yılı) İngiliz tahtında Sekizinci Henry, Osmanlı Devleti’nin tahtında ise Yavuz Sultan Selim oturmaktadır.

More’nin yazmış olduğu eserde Raphael isimli bir bilge vardır ve krallar ona kendilerine danışman olması için bir hayli baskı yapmaktadır. O ise şu gerekçelerle teklifleri hep geri çevirir;

“Krallar, bakanlarıyla uşakları arasında pek bir ayrım yapmazlar. Ben özgür bir insanım. Doğama aykırı düşen bir durumda danışmanlıkta nasıl mutlu olabilirim? (…)

Hem krallar yalnız savaşı düşünürler. Bense bu sanatlardan (/işlerden) ne anlarım ne de anlamak isterim. Barışa yararlı sanatlara gelince, onlar da kralların pek umurunda değildir.”

Gerçekten de More savaşa ve ölüm cezasına karşı biridir. Eserinde sanki kendi alınyazısını yazmıştır. Ölüm cezasına o kadar karşıdır ki, kitabında anlattığı ve bir hayal ürünü olan o ülkede avcılığı bile özgür insanlara yasak etmiştir.

Ama More, Ütopia’da bu satırları yazdıktan iki sene sonra ne kadar reddetse de Kral VIII. Henry ağır baskılarla onu kendisine özel danışman yapar. Yazar 21 yaşında avukat olarak Londra Barosuna kaydolmuş ve ardından da parlamentoya seçilmiş bir kişidir ve giderek ünü artmaktadır.

Bütün bu düşüncelerine rağmen More beş yıl sonra danışmalıktan yükselerek Avam Kamarası başkanlığına seçilir. Ardından da Mührü-i Has Lordluğu (Lord Chancellor) görevine getirilir.

Sonunda ünlü Kraliçe Anne Boleyn olayı meydana gelir. Konu kısaca şöyledir. Kral VIII. Henry, Anne Boleyn adlı genç bir kıza âşık olur ve ilk karısı Aragon’lu Catherin’den boşanmak ister. Ancak Katolik Kilisesi bu boşanmaya izin vermez. Kral da daha sonra adı Anglikan Kilisesi olacak olan yeni İngiliz Kilisesini kurar ve kendisini de kilisenin başı olarak ilan eder.

İlk önemli kararı olarak da ilk evliliğini geçersiz ilan ederek Anne Bolyen ile evlenir. Kitaplarda taç giyme töreni sırasında zaten Anne’nin hamile olduğu yazılıdır. Ne yazık ki bu evlilik bunca açtığı olaya rağmen sadece 3 yıl sürmüştür. Çünkü zina yaptığı gerekçesiyle yakınlarıyla birlikte Londra kulesinde kafaları kesilerek öldürülmüştür.

Şimdi biz gelelim bu olayın yazarımız Thomas More ile ilişkisine. Kral evliliğine izin vermeyen kiliseye karşı yeni bir kilise kurmak için “Üstünlük Yasası” adlı bir yasa çıkarır. 1534 yılında Parlamento tarafından onaylanan bu yasaya göre VIII. Henry İngiltere Kilisesi’nin yeryüzündeki en yüce başıdır. Bu durum İngiltere kilisesinin Roma ve papalık ile bağlarının kopmasına yol açmıştır.

Thomas More işte bu yasaya kesin olarak karşı çıktığı için kralın danışmanlığından istifa etmesine rağmen önce tutuklanır, ardından tüm mallarına el konulur.

Bir yıl sonra başlayan duruşmaları sırasında ise kendisine görüşlerinden vazgeçmesi durumunda affedileceği söylenir. Ancak o “Beni küçük düşürebilirsiniz, ama boyun eğdiremezsiniz” diyerek görüşlerinden vazgeçmez. Ona göre parlamentoların hiç kimseyi kilisenin başı ilan etme yetkisi yoktu. Sonunda bir Temmuz sabahı (6 Temmuz 1535) kafası kesilerek idam edilir.

Ölümünden 400 yıl sonra, 1935’te Papa XI. Pius tarafından da “aziz” ilan edilir.

Thomas More’nin başına gelenler ile bizim Şeyhülislam Ahizade’nin başına gelenler arasında ne gibi bir benzerlik olabilir derseniz onu da bir sonraki yazıda ele almak üzere…

https://tr.wikipedia.org/wiki/Thomas_More

https://en.wikipedia.org/wiki/Wives_of_Henry_VIII

Uğur Kökden: “Thomas More, Ahizade ve Nefi”. YAZKO Edebiyat. Kasım 1983. Sayı 37. Sayfa 95-99.

Facebook Alıntısı: Kahve Tadında Tarih ve Siyaset
https://www.facebook.com/100001062050160/posts/pfbid02KZTYJrb5xC38sjMygnDQBS9Uw5ZUCusQmTD67TZtw97rTfQfnXKf79qwKy3523Fkl/?

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir