Yalan Makinesi Yalan Söyler mi?

İstatistiklerle yalan söylendiğini herkes yakınlarda epeyce öğrendi ama makinalarla? Olacak şey değil, gibi. Değil mi? Okuyun da görün.

Backster etkisi bize bitkilerin neredeyse insanlar gibi hissettiğini, duygusal planda kendini koruyacak tepkiler verdiğini, birbirleri ile iletişim kurduğunu ve hafızası olduğunu anlatıyor. Öyle ki cinayet davalarında mahkemeler, bitkilerin tanıklıklarına bile bir yerlerde ve bir noktada güvenmiş.

Tüm bunları hatta fazlasını Backster meşhur yalan makinası ile bitkiler üzerinde yaptığı deneylerle kanıtlamış. Bu kavram, literatüre bir makale ile sağlam bir şekilde girmiş. Aşağıdaki uzunca yazıda daha ayrıntılı bilgiler var. Aynı bilgilere internette birçok sayfada ve çoğunda aynı cümlelerle yazılmış veya kopyalanmış olmak üzere rastlayabilirsiniz.

Sadece Türkçe değil başka dillerde de kavram ve bu bilgiler yer alıyor. Mesela Vikipedi de Backster etkisini onun deneylerini esas alarak aynı başlık altında anlatmış.
…..

İki gün önceydi sanırım, yazıyı hızlıca okur okumaz çarpıldım, ilk fırsatta iyice ve dikkatlice okumak niyetiyle hemen paylaştım. Dün ev halkına tane tane okudum, ben daha okurken her biri kendi deneyimlerinden örnekler verdi, yazıdaki temel fikri heyecanla destekleyip pekiştirdi.

Sonra aynı konuda sohbet başladı. O arada dayanamadım. Bir yerde şaka yollu:

-Bu bilgiler gerçekse bitkiler bizden daha duyarlı ve becerikli, dedim. Yakında bizim onlara ettiklerimize karşı baş kaldırıp bize bir şekilde savaş bile açabilirler. Hele bir de o duyarlılıkla ve iletişim gücü ile karar verip toplu intihara kalkıştıklarımı düşünün. İnsanlığın sonunu atom bombası veya öğrenen makinelerden, robotlardan hatta Trump ile benzerlerinden önce maydanozla domates, nane ve belki zeytinliklerle çınar veya kestane ormanları ormanları belkş de ot zannettiğimiz intihar birlikleri getirecek demektir.

-Ama gerçek bu, dedi birkaçı.

Kulunuz kolay inanmaz, diyecek oldum. Ona inanmadılar.
Araştırmak gerekirdi, başka kaynaklara bakmadan bu sonuca kesin şekilde varamazdık, öyle düşündüm. Dün öğleden sonra bir saatimi bu araştırmaya verdim.

Vardığım sonuç, bu yazının başlığını oluşturdu.
Yalan makinesi ile yalan söylenemez elbette.
Ama inanmak istediğiniz her şeyi gerçek sanıp veya sayıp ona kolaylıkla inanabilirsiniz. Bunu bir başka bilimsel çalışma hikayesinde Asimov çok açık şekilde göstermişti. O muhteşem adamın ‘Olmayan Radyasyon’ adlı yazısını meraklısı bulup okuyabilir.

Sonuç: Makinalar da tıpkı sayılar gibi yalan söylemez. Yalan insana özgüdür. Aldanmak da. Nasıl yani, derseniz.. Belki bu örnek için şu kadarı yeter: Aynı deneyleri yapan hiçbir çalışma Backster etkisine rastlamamış.

Peki Backster yalan mı söyledi?
Yanıldığı şimdilik muhakkak görünüyor. Ondan ötesini bilmiyoruz.
…..

“Backster Etkisi …

1966 yılında, Amerika’nın tanınmış yalan makinesi uzmanı Cleve Backster, güvenlik görevlilerine poligraf aygıtının kullanımı eğitimini verdiği okulunda uykusuz bir gece daha geçirdi.

Sonra sırf eğlence olsun diye, yalan makinesinin elektrotlarını kocaman yapraklı tropikal bitkisinin üzerine yerleştirdi.
Yalan makinesi çeşitli korku, sevinç, şaşkınlık gibi durumların elektriksel değişimlerini ölçtüğüne göre, belki bitki de su dökünce seviniyordur diye alaylı alaylı güldü.

Bitkiyi suladığında galvanometre zikzaklar çizerek aşağı doğru indi.
Oysa yukarı doğru bir hareket bekliyordu Backster.
Yaprağını sıcak kahveye soktuğunda da beklediği tepkiyi görmedi.

Sonunda kibriti alıp bitkiyi yakmayı düşündüğünde her şey değişti.
Bitki çılgınca Galvanometrenin ibresini tavan yaptırdı. İnanamadı Backster. “Nasıl yani?”
dedi kendi kendine,
“Bitki düşüncelerimi mi okudu?”.

İnsanlık tarihinin önünde yeni bir dünya açılıyordu artık. Deneyler deneyleri kovaladı.
Bitkilerin sadece düşünceleri okumakla kalmayıp çevrelerindeki her şeyi hissettikleri de çıktı ortaya.
Kaynar suya atılan karideslerin ölümlerini, eline iğne battığında duyulan acıyı da hissediyordu bitkiler.

Hatta kilometrelerce ötede olunsa bile yaşanan sevinç ve üzüntüleri de hissediyordu.
Hatta korkudan baygınlık bile geçiriyordu.

Bir gün şehir dışından gelen bir botanikçi bayan içeri girdiğinde bütün bitkiler sessizleşti.
Hiç birinden tepki gelmiyordu.
Sanki hepsi birden sessizliğe bürünmüştü.
Taaa ki o bayan havaalanından uçağa binip gittikten 45 dakika sonra yeniden tepki vermeye başladılar.

Bayan Botanikçinin bitkileri kurutup ölçümler yaptığını öğrendiği zaman anladı Backster, bayanı görünce bitkilerin korkudan bayıldıklarını.

Bir deney tasarladı. 6 yardımcısına aynı gece aynı saatlerde yapmak üzere farklı görevler verdi.
Görevlerden biri gece yarısı gelip laboratuvardaki bitkilerden birini söküp parçalamaktı.

Ertesi gün o gece bitkiyi parçalayan yardımcı içeri girdiğinde bütün bitkiler çılgınlar gibi haykırmaya başladı galvanometrelerin ibrelerinin tavan yapmasını böyle adlandırıyor Backster.

Bu deneyden anlaşıldı ki bitkiler sadece hissetmiyor, aynı zamanda hafızaları da var.
Ve Amerika’da bazı adlî vakalarda bitkilerin şahitliğine başvurulmaya başlandı. Bitkiler asla yanlış sonuç vermiyordu çünkü yalan nedir bilmiyorlardı.

Bu çalışmalar makale olarak yayınlanmaya başlayınca dünyanın dört bir yanından bilimadamları konu üzerinde çalışmalara başladılar.
Sonuçlar akıl almaz.

Koparılmış bir yaprak, kendisine güzel sözler söylenmesi durumunda normal yapraktan aylarca daha uzun süre canlı kalabiliyor.
120 km mesafedeki bir acıyı, sevinci hissedebiliyor.

İnsanların düşüncelerini okuyabiliyor, kötülük yapanları hafızasına kaydedebiliyor.
Aynı zamanda bu bilgileri diğer bitkilerle de paylaşıyor.

Kendisine kötü davranılan bitki üzüntüsünden intihar bile ediyor.

Yanındaki bitkinin susuz kalması durumunda kendi suyunu onunla paylaşıyor.

Bitkiler, bütün canlılarla iletişim kurma konusunda bizim hayallerimizin ötesinde bir hassasiyete sahip. Her biri doğanın bir parçası.
Belki bir gün onları daha iyi anlama imkânımız olursa bize tarihin bütün yaşanmışlıklarını bile anlatabilirler.
Avatar filminin esin kaynağı da bu çalışmalar ve elde edilen sonuçları.

Bilelim ki dünyanın herhangi bir yerinde bir bitkiye kötü davranılırsa, bütün bitkiler bunu hissediyor.

Hani “Kirazlı Kaz Dağı değil” diyorlar ya, emin olun Kirazlı’da kesilen bir ağacın acısını sadece Kaz Dağlarında değil, Munzur’daki, Kuzey Ormanlarındaki, Salda’daki, Toroslardaki ağaçlar da hissediyor.
Bir gün biz de hissedeceğiz…

Kaynak:
Bitkilerin Gizli Yaşamı, Peter Tompkins/Christopher Bird, 1973, Sungur Yayınları,
Çev: Sulhi Dölek.
Derleyen: Osman Kutlu”

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir