AŞKA SAYGISI OLAN PARA GÖNDERSİN

Bu bir imdat çağrısı. İnsanın içini acıtan bir çağrı.
Sanki sürünmekten derisi kabarmış bir yoksulun son umudu gibi.

Buradaki (FBook) sayfa arkadaşlarımdan birinden gelmiş.
Sanırım dün gece yazmış, harfleri büyütülmüş bir tek cümle:

Aşka saygısı olan para göndersin.

Yalpalaya yalpalaya çarpılıp durmaktan her yanı morarmış ve bir yerleri kanamış garip bir insan evladının suskun çığlığı..
Veya bununla birlikte enkazdan fışkıran bir çöküş sağanağı.
….

Sanal hayatımın kıyıcığına üç dört sene önce gird bu arkadaş. Yine bir imdat çağrısı ile. Ama o çağrı, sonrakiler gibi ilan edilmiş değildi.

Gerçek hayatta yüzünü hiç görmediğim, çok uzaklarda yaşayan bir sanal arkadaşımın iletişim hatası sayesinde çağrıdan haberim oldu. Ona verdiği yanıt, bir messenger mesajı şeklinde benim pencereme düşmüştü. Ressammış, askerden yeni gelen oğluna harçlık bile veremiyormuş. Buzdolabı kaç gündür boşmuş, kahvaltılık da yokmuş. Adam ezilip duruyormuş ve intiharın eşiğinde olduğunu söyleyip duruyormuş. Ona hemen ulaşmak istedim.Bana telefon numarasını vermek için izin istedi ve hemen aradım onu.

Konuyu hiç deşmedim, profilimde resimlerini görmüştüm zaten, oradan başkalaşım ve resim almak istediğimi söyledim.

‘Pandemi var, derse gelen öğrenci de kalmadı artık. Resim alan da yok. Parasızım, çok iyi olur” dedi.

Resimlerini görmeye gitmeyi tasarladığımı söyledim, memnun oldu. O sırada bizde kahvaltı zamanı. Az smra görüşmek ve buluşmak üzere izin istedim.

Kahvaltı biter bitmez aradım, defalarca aradım ama ona ulaşamıyordum. Önce tuhaf bir meşgul sesi geliyordu, ardından ulaşılamıyor bilgisi.

Facebookta epeydir arkadaşı olan arkadaşla o gün yaşadığımız telaşı anlatamam. Beş parasız olduğunu tanımadığı birine itiraf edecek kadar çaresiz adam, boylu poslu ve yakışıklı bir ressam yirmi dakika içinde kaybolmuştu. Onun hayatını kurtarmakta ne yazık ki geç kalmıştık. Telaşımızın o gün zaman zaman dehşete dönüşmesi bundandı.

Kendisine tün boyu aramamıza karşın ulaşamaz olunca, tabii ki bir şey yapamadık, benim arkadaş hem de çok uzak diyarlardan Büyükdere Karakoluna ulaşmış, bilgi verip yardım istemişti. Sonuç alamadı.

Dedesi cumhuriyetin kurucularının yakınlarında bulunan biriymiş, ortak arkadaşımıza öyle demiş; soyadı kuşkuya yer bırakmayacak şekilde doğruluyordu bunu. Yani yoksul bir kökten gelmediği söylenebilirdi.

Profilinde stüdyosunun görüntüleri, bahçeli , tek katlı ve de şeyde eski evini gösteriyordu. Geçen aylarda, evin kirasına ortak olacak birilerini aradığını bildiren ilanı da oradaydı.

Aynı zamanda, gösterişli fotoğraflarının yanı sıra yapmış olduğu resimleri de ilk ve son kez orada gördüm. Kendİ motosikletini satışa çıkarmış olduğuna ilişkin bir ilanı da anımsıyorum. Çoklukla kadınların yer aldığı arkadaş listesindeki birkaç kadının üstü kapalı iması açık serzeniş mesajlarını da.

Günler sonra sapasağlam ortaya çıktı.
Doğru ise motosikleti ile bir tırın altına girmişti, hastanede uzun süre yatmıştı, telefonu kaybolmuştu. Doğru ise dedim, boşuna değil. Arkadaşım yığınla tutarsızlığını, yalanını biliyordu.

Şaşmam. Çaresizlikle dürüstlük aynı yatakta pek akmaz. Aynı şey çapkınlığı hayat tarzı haline getiren tayfa için de geçerli değil midir?

Derken reklam filmlerinde oynamaya ve bekarlığını sanırım yeniden son hızla yaşamaya başladı. Bulunduğu bölgeyi örneğin “şu an Kadıköydeyim” şeklinde bildirir “yok mu müsait olan’ şeklinde temasa davet duyuruları bile yayınlar olmuştu.

Derken..
Evini paylaşıp kiraya katkı sağlayacak birilerini aradığını yazmıştı bundan birkaç ay önce.

Ardından ‘bu yaz zengin bir kadınla evlenmek istiyorum. Yurt dışında yaşayanlar tercihimdir’ biçiminde birkaç ilanı çıktı sayfasında. Üstelik kadının mülk evi de olmalıydı.

Gereksiz yere, aşk nerede diye sordum o ilanı okurken kendi kendime.

Gereksiz yere, çünkü aşkın çağlardır Havva’nın malum yerindeki yaprak işlevine mahkum edildiğini yıllar önce düşünüp yazmıştım.

Üç ay kadar oluyor, muhteşem bir ilanı daha çıktı karşıma:
‘Hüsniye’ye aşığım. Deli gibi seviyorum onu. Başka kimse ilgilendirmiyor beni.”

Arka planda neler olduğunu, hangi baskıların, oyunların döndüğünü, bu satırları ona hangi bencil hesapların yazdırdığını tahmin etmek zor değildi. Hüsniye ile evlenip bir baltaya sap oluyor nihayet, dedim; her şeyin aslında yüzeysel olduğunu bilsem de gerçekten sevindim.

Ve bugünkü ilan:
Aşka saygısı olan para göndersin.

İlk günkü dehşetin parçası olan ben bu kez tınmadım, aldırmadım. Kararlıyım: Evet, kılımı bile kıpırdatmayacağım.

Özrüm kabahatimden bence çok daha küçük:
İnsan bozuluyor uzun yaşadıkça.

….
Not:
Not 1:
Bir tek Hüsniye adı gerçek değil bu öyküde.
Kimse incinsin istemedim; adamın andığı ada benzeyen başka bir ad seçtim burada.
15 Mart 2025
Not 2:
Az önce kısa bir tvit gördüm. Kapalı bir genç hanımın tviti.
“Parası neyse vereyim, nolur biriniz aşık olun bana artık ya.”

Hepsi bu kadar. Bizimkine yollasam, adım pesoya çıkar mı dersiniz? Aşık olmadan önce o kızdan veya benden avans istemez mi dersiniz?
16 Mart 2025

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir